Tek Kollu İyi Korsan

Bir varmış bir yokmuş. Zamanın birinde Hayat ve Can isminde evli bir çift varmış. İkisi de birbirlerine karşı bencillik etmezler, huzur vermek üzere saygıyla ve sevgiyle yaşarlarmış.

Uzun süredir evli olmalarına rağmen çocukları olmuyor, bu sebeple Hayat Hanım çok mutsuz hissediyormuş. Eşi Can ise çocuk meselesini dert etmekten ziyade, eşinin mutsuzluğunu bir türlü gideremediği için üzgünmüş. Bu zamana kadar ne konuşsa fayda etmemiş.

Aradan zaman geçmiş ve nihayet bu güzel çiftimizin, ‘Leyla’ adını verdikleri, tatlı mı tatlı, şirin mi şirin bir kızı olmuş. Ne var ki, bu güzel kızımızın bir kolu yokmuş. Hayat Hanım ve Can Bey, kızları doğduğu için çok mutlu olmalarına rağmen, ‘evladımız

gelecekte sıkıntı yaşar mı acaba?’ diye

1

düşünerek kaygılanıyor, üzülüyorlarmış. Küçük kızlarının eksiklik hissetmesini istemedikleri için özveriyle çaba sarf etmişler. Leyla’yı sevgiyle kucaklarken, Hayat Hanım, kızına birbirinden güzel korsan kıyafetleri diker, Can Bey ise, ucunda kanca olan takma bir kol ile tek gözü kapatan, korsan bandı gibi aksesuarları temin edermiş. Leyla, arkadaşlarıyla oyun oynarken kendisini ‘tek kollu iyi korsan’ diye tanımlar ve bu iyi korsanların kaptanı olduğunu hayal edermiş.

Yıllar böyle mutlu mesut geçerken Leyla’nın okula gitme çağı yaklaşmış. Hayat Hanım, Leyla’sı okula başladığında, arkadaşlarından biri Leyla’nın eksikliğini ‘kolsuz’ diyerek dile getirir de kızımı üzerse düşüncesiyle kaygılıymış. Bu sebeple kızına,

yeri geldikçe ‘her zaman güler yüzlü ol

2

kızım, sana öfkelenen olurda seni üzerse, aynı öfkeyle karşılık vermek yerine tebessüm ederek sebebini sormayı dene. Arkadaşlarının saygısını, sevgisini ve güvenini kazanmanın en iyi yolu; her daim, dürüst, samimi ve güler yüzlü olmakla mümkündür’ diyerek öğütler verirmiş.

Babası Can Bey ise, her fırsat bulduğunda, kızına özenle seçtiği masal kitapları alıp okurken, bazen de karşılaştıkları bir durumdan yola çıkarak doğaçlama masallar anlatırmış. Bu masallarda en çok dikkat ettiği konu; hikâyede herkesin kazanması, kaybeden bir kişinin bile olmamasıymış. Leyla bu sayede, yaşadığı dünyayı tanıma ve anlama fırsatı bulurken, sadece arkadaşlarına değil, tüm canlılara, saygı ve sevgi duyar olmuş. Ayrıca, okul hayatı boyunca, iletişim kurduğu arkadaşları ve öğretmenleri ile güzel ilişkileri olmuş.

3

Tatillerde hep birlikte uzun süreli mavi yolculuklara çıkıp dünyayı dolaşırlarken, küçük Leyla çok mutluymuş. Küçük Leyla’mız, bu yolculukların da etkisiyle zaten belli olan kararını kesin olarak belirlemiş, ‘kaptan’ olacakmış.

Yıllar böyle geçip giderken Leyla’mız, kaptan olmak için gerekli tüm eğitimleri başarıyla tamamlayarak çok iyi bir kaptan olmuş. Artık evinden uzakta, gerçek korsanların bulunduğu denizlerde görev yapmaktaymış. Bu kötü korsanlar Leyla’ya,

belki tek kolu olduğu içindir bilinmez, saygı gösterip zarar vermezken, Leyla da korsanlara pek yaklaşmadan hububat taşıyan gemisine dümen vermeye devam edermiş.

Muhteşem güzelliklere sahip, denizle ormanın buluştuğu çok sayıda ada ve

4

5

koyların güzelliği, meraklı gezginleri bölgeye çekerken, soyguncu korsanların işini pek kolaylaştırıyormuş. Leyla ise, zamanla hangi korsan gemisinin hangi koyda saldırı için beklediğini ezberlediğinden, hiçbir şeyden habersiz bu gezginleri uyarmayı görev edinmiş. Çünkü korsanlar tarafından eşyalarının çalınmasını ve zarar görmelerini istemiyormuş. Diğer taraftan dünyadaki diğer insanların korsanlardan korkarak bölgeye gelememesi ve bu güzellikleri görememesine üzülüyormuş.

Başlangıçta işlerinin azalmasına anlam veremeyen korsanlar, durumun farkına varınca toplanıp; ‘Adına Leyla denen bu kızı engellemeliyiz. Bölgeye gelen gezginleri uyarıyor, artık soygun yapamaz olduk’ diyerek Leyla’ya karşı birleşmişler. Bir gün, güneş batıp gece karanlığı çöktüğünde,

6

Leyla uyumak ve dinlenmek üzere odasına çekildiği sırada, üstelik tehlike altında olduğunu hiç düşünmediği bir anda, korsanlar gizlice gemiye çıkarak personeli etkisiz hale getirmişler. Olan bitenden habersiz olan Leyla, sesleri duyup çıkınca korsanlar onu da yakalayıp elini kolunu bağlayarak gemisiyle birlikte hiç bilinmeyen bir koya götürmüşler.

Leyla, artık özgür bir kaptan değil, eli kolu bağlı bir esirmiş. Bu kötü korsanların ne yapacağını bilmeden, karanlık bir odada kaderini beklerken, onu bağlayan korsanlardan biri ‘sana ne yapacağımıza sabah karar vereceğiz, kalan son saatlerinin tadını çıkar’ dedikten sonra, acımasızlığının ifadesi olan kahkahasını atarak gitmiş. Leyla, kendisinden çok tayfasına üzülürken, içinden sürekli olarak ‘düşünmem lazım’

7

diye tekrar ediyormuş. Bu durumdan kurtulmak üzere, aklını zorlayarak düşünse de, maalesef bir çözüm yolu bulamamış. Sabah olmasına az bir vakit kala uyuyakalmışken, açılan kapının sesiyle uyanmış. Kalabalık bir grup halinde gelen öfkeli korsanlar, Leyla’yı alarak güverteye çıkarmışlar. Leyla, dizlerinin üzerine çökmüş beklerken, başını göğe kaldırdığında, olacakları izlesinler diye yukarıya dizilmiş olan tayfasını görünce çok üzülmüş. Tayfası da onun için üzülüp, affedilmesi için korsanlara yalvarırken Leyla, Korsanların kaptanına bir şeyler söylemiş.

Leyla’yı duysa da ne söylediğini anlayamayan Korsanların kaptanı, ‘Ne mırıldanıyorsun sen?’ diyerek bağırınca, herkes bir anda susuvermiş.

8

Leyla, kaptana bakarak konuşmaya başlamış;

- Bunların hiçbirine gerek yok, her şey çok farklı olabilir.

Deyince, korsanların kaptanı, tersleyen bir tavırla cevap vermiş.

- Yokluğunda her şey çok farklı olacak zaten. Bize yeterince engel oldun, bundan sonra olamayacaksın.

Diye cevap verir. Bunu duyan Leyla sorar…

- Ya sonra?

- Bahsettiğim hayal bile edemeyeceğiniz kadar büyük bir zenginlik.

Zenginlik lafını duyan korsan kaptanın gözleri parlarken, heyecanla sormuş.

9

- Yoksaaa… Yıllardır bulunamayan hazinenin yerini mi biliyorsun?

Leyla, bir an için ‘evet’ demeyi düşünse de yalan söylemek istemediği için ‘Hayır’ diyerek asıl fikrini söylemek üzere risk almayı seçer, çünkü aklına o anda, çok parlak bir fikir gelmiştir.

- Hazinenin yerini bilmiyorum ama nasıl bulunacağına dair bir fikrim var.

Korsan kaptanın mutluluğu sönse de fikri merak ettiği için sorar…

- Neymiş?

Leyla, sakin bir tavırla cevap verir.

- Bütün korsanlar birleşseniz bile, bu hazineyi yüzlerce adada kazı yaparak bulamazsınız, çünkü ömrünüz yetmez. Ama bu hazinenin varlığına dair,

10

söylentileri dünyaya yayar, kazacak insanları buraya toplarsanız eğer, birilerinin bulma ihtimali olur ve gelenlere rehberlik etmek üzere, her adaya gönderdiğiniz bir adamınız,

hazine bulunduğunda size haber verirse, siz de o adaya giderek bulanlara ortak olabilirsiniz.

Fikri beğenen Korsan kaptan, elini çenesine koyup biraz düşündükten sonra…

- Hımmm… İlginç bir fikir, ancak aklıma takılan bir şey var. Peki, her yer korsan kaynarken, korsanlardan korkan insanların buraya gelmesini nasıl sağlayacaksın?

Korsan kaptanı dikkatle dinleyen Leyla, sükûnetini hiç bozmadan cevaplar.

11

- Orası kolay, ama bunun için öncelikle, bütün korsanlar birleşmelisiniz. Bundan sonra her biriniz, korsanlık yapmak yerine, gelen gemilere rehberlik yapmalısınız.

Korsan Kaptan duyduklarına alaycı kahkahalarla gülerek sorar,

- Pekâlâ, kabul ettik ve tamam dedik diyelim, soygun yapmadan bu kadar tayfayı nasıl doyuracağımı da söyle akıllı teyze.

Korsan kaptanın sözlerine bütün tayfası kahkahalarla gülerken, Leyla tebessümle cevap verir.

- Orası da kolay, hazine bulma ümidiyle gelen insanlar, size rehberlik ücreti ödeyecek. Bu sularda neresi kayalık? Tekneler, gemiler nerede batar?

12

Nereden güvenle geçer? En iyi bilen sizlersiniz. Ayrıca konaklama için tesisler yapacak, yeme, içme, yıkanma gibi zaruri ihtiyaçları karşılayacaksınız ve bunların karşılığında para kazanacaksınız. İnsanlar korkulacak bir şey olmadığını gördükçe, kendilerini güvende hissederek tekrar gelecekler. Gelirken, beraberlerinde daha çok insan getirecekler.

Korsan kaptan, aklına yatan bu fikri çok beğenmiştir.

- Hımmm… Bak bu hoşuma gitti.

Korsan kaptanın yumuşadığını hisseden Leyla, ümitlenmiştir. Cesaretle anlatmaya devam eder.

- Dahası da var… Direklere kolayca tırmanan tayfanızın estetik

13

hareketlerini, coşkuyla dökülen yelken gösterileri, top atışları ve anlık püsküren alevlerle süsleyerek şova dönüştürmelisiniz. Bu gösterileri izleyen İnsanlar, eminim ki hayran kalacaktır. Bu cazibeli etki duyuldukça, daha çok insan bu deneyimi yaşamak üzere, bu cennet vatana gelecektir.

Leyla bunları söyledikten sonra, bu fikre hayran kalan bütün korsan tayfası, aralarında konuşmaya başlar. Her biri, kendini gösterebilme fırsatı bulacağı için heyecanlanmıştır. Hep bir ağızdan, kaptanı ikna etmeye çalışırlar. Kaptan, gürültülü

baskıya dayanamaz ve bağırır

- Susun, bunların hepsi çok güzel, varsayalım ki ‘tamam’ dedim. Ya, bu Leyla, bizi geçmiş soygunlarımızdan ötürü, ele vermeye kalkarsa?

14

Herkes Leyla’ya dönmüş bakarken, Leyla rahatlatan bir tavırla konuşur.

- Kaptan, kimseyi yargılayamam, geçmiş geride kalsın ve huzurla önümüze bakalım. Hem ayrıca, özgür bir kaptan, hapisteki kaptandan daha faydalı olacaktır. Kalabalık tayfasının saygısını kazanmış bir kaptanın bilgi ve tecrübesi, birçok insanın hayatını kurtarırken, insanlığa büyük faydalar sağlayabilir.

Korsan kaptan ikna olmuştur. ‘Leyla’nın ipini çözün’ diye bağırınca herkes coşkuyla birbirine sarılır. Leyla, hem kendisini hem de tayfasını kurtarmakla beraber, tüm insanların oradaki doğal güzellikleri görebilmesinin de yolunu açmış olur. Kimse kaybetmemiş, herkes kazanmıştır.

15

Herkes, canla başla çalışıp planı uygulamaya koyar. Dünyanın her yerinden insanlar büyük bir merakla gelerek bu doğal güzellikleri görme fırsatı bulmuş, Leyla’nın dileği, aklı sayesinde mümkün olabilmiştir.

Aradan yıllar geçmiş ve kimse hazine bulamamış olmasına rağmen, herkes çok mutludur.

Artık yaşlanmakta olan mutlu ve huzurlu Kaptanımız, uzun zaman sonra tekrar karşılaştığı Leyla ile sohbet ederken, merak ettiği bir konuyu sormak üzere Leyla’ya teşekkür ederek söze başlar.

- Sayende asıl hazineyi bulan ben oldum.

Leyla gülümseyerek soracaktır… - Neymiş o hazine.

16

Kaptan, huzur dolu gülümsemesiyle cevap verir.

- O hazine, paylaşmanın erdemiymiş. Zenginlik, açgözlü olmadan, eşit şekilde paylaşabilmekmiş. Yine de aklıma takılan bir şey var. O gün; elin kolun bağlıyken, güvertede söylediklerini düşündükçe seni minnetle hatırlıyorum. Diğer taraftan merak ediyorum. Seni serbest bırakmıştık, beni ele verebilirdin. Neden yapmadın?

Leyla, kaptanın minnetine karşılık tatlı tebessümüyle cevap verir.

- Çocukluğumda, babamın anlattığı masallarda hiç kimse kaybetmiyordu. Babam her zaman, ‘oynadığın oyunlarda kaybeden olmasın kızım’

17

derdi. Çünkü babama göre biri kaybederse eğer, kazandığını zanneden de kaybetmiş oluyordu.

Kaptan, iyice meraklanmış halde soracaktır. - Kazanan neyi kaybediyordu?

Leyla, çocukluk yıllarına gitmiş gibi huzurla dolu gülümseyen gözleriyle bakarken cevap verir.

- Kaybedeni kaybeder kaptan… Kaybedeni kaybeder.

Bu cevabı duyan Kaptan, Leyla’nın kendisini neden sahiplendiğini anlamıştır. Bu konuşmadan çıkardığı ders sayesinde, kalan ömrü boyunca, sadece insanları değil, o doğal güzellikleri de sahiplenerek, korumak ve kollamak üzere çalışır. Çünkü kaptana göre, o güzellikler, geçmişten

geleceğe emanettir.

18